Kürsü
Washington’ın dış politikasını kim belirliyor?
Follow @dusuncemektebi2
ABD dış politikası, dev enerji ve gıda şirketlerinin sahibi olan ailelerin ortak çıkarlarına bağlı olarak mı gelişiyor? Orta Doğu ve Afrika Araştırmacıları Derneği’nden Cafer Talha Şeker kaleme aldı.
Bu yazının başlığındaki soruya cevap ararken karşımıza çıkan akademik çalışmalar ve komplo teorilerinin pek çok ortak noktada birleştiklerini görebiliriz. ABD dış politikası, ülke ekonomisini ve küresel enerji piyasalarının büyük kısmını elinde tutan dev enerji ve gıda şirketlerinin sahibi olan ailelerin ortak çıkarlarına bağlı olarak mı gelişiyor? Bu sualin cevabı ABD başkanlık seçimlerini nasıl okumamız gerektiğiyle de alakalıdır.
Anglo-Sakson dünyadaki bazı akademik çalışmalar BirleÅŸik Devletlerin (dev ÅŸirketler desteÄŸinde yönetilen) “corporatist” bir ülke olduÄŸunu ortaya koyarken bazıları buna itiraz ederek devletin bu ÅŸirketleri idare ettiÄŸini iddia ediyor. Bu ortamda ülkenin ekonomisini ve çıkarlarını kimin idare ettiÄŸi de göreceli bir hal alıyor. Farklı yorumlar, WASP (Beyaz Anglo-Sakson Protestan) dünyadaki görüş ayrılıklarının dikkat çekici taraflarını görmemize katkı saÄŸlıyor. Peki, bu güne dek ABD dış politikasını kimler belirliyordu ve Trump’ın liderliÄŸinden ne bekleyebiliriz?
ROTHSCHILD VE ROCKEFELLER...
“ABD, dev petrol ÅŸirketlerini idare eder, ÅŸirketlerin devleti kontrol etmesine müsaade etmez” görüşüne itiraz eden akademisyenler, Washington’ın küresel çıkarlarını belirleyenlerin ülke ekonomisini elinde tutan oligarklar olduÄŸuna dikkat çekerler. Ä°ngiliz ve Rus medyası bu konuyu gündeme getirirken Amerikan medyasında da benzer tartışmalara rastlamak mümkündür. N. Hagger gibi bazı araÅŸtırmacılar ise ABD dış politikasının doÄŸrudan Rothschild ve Rockefeller ailelerinin hedefleri doÄŸrultusunda ilerlediÄŸine dikkat çekerler. Peki, bu aileler ve ortak çıkarları nelerdir?
Stalin’in kalkınma programını finanse ederek Sovyet petrollerinin yarısını alan Rockefeller, Trump döneminde Putin’le benzer iÅŸbirliÄŸine imza atar mı?
Rothschild ve Rockefeller aileleri, 19. yüzyıldan beri Avrupa–Amerika arasındaki ekonomiyi idare etmeyi becerdikleri gibi dünyanın yeni enerji kaynaklarında söz sahibi olarak servetlerini büyütmüşlerdi. Ä°ngiliz–Fransız savaÅŸlarından ve daha sonra Almanya ile yapılan dünya savaÅŸlarından bile para kazanan Rothschildler, Mısır’ın Osmanlı’ya baÄŸlı olduÄŸu günlerde ilk Yahudi asıllı Ä°ngiliz BaÅŸvekil D’Israeli ile iÅŸbirliÄŸi yaparak 1875’te Londra adına SüveyÅŸ Kanalı’nda hisse satın alan aileydi. Avrupa’da savaÅŸların yaÅŸandığı günlerde Ä°ngiltere Bankası’nın hisselerine sahip olan Rothschild, 1. Dünya Savaşı baÅŸlarken ABD’nin bankası FED’i kuran giriÅŸimin de arkasında yer aldı. DesteklediÄŸi Rockefeller ise Standard Oil petrol ÅŸirketiyle küresel bir güç olmaya baÅŸladı. Rockefeller’ın ÅŸirketleri sadece Meksika Körfezi’ndeki kaynakların sahibi olmakla kalmadı, zamanla Irak, Ä°ran ve Suudi Arabistan’daki petrolün de büyük kısmına sahip oldular. 1953’te CIA ve MI6 Ä°ran’daki hükümeti devirdiklerinde ülke petrollerinin ciddi kısmı Rockefeller ÅŸirketlerinin eline geçti. 1956 SüveyÅŸ Harbi’nden sonra Åžah ile ortaklık yapan Rothschild ise Ä°ran petrolünün Ä°srail üzerinden Avrupa’ya satılmasına destek verdi. Aynı günlerde Avrupa ekonomisini tek bir çatı altında birleÅŸtirecek olan müzakereler yürütülüyordu. Dünya petrol krizinin yaÅŸandığı 1970’li yıllarda ABD Dış Ä°ÅŸleri doÄŸrudan Rockefeller’ın kontrolündeydi.
DAVID CAMERON’IN Ä°STÄ°FA NEDENÄ°
“Yeni Dünya Düzeni” olarak sunulan “küreselleÅŸme” reklamlarının hedefi dünya piyasalarını tek bir merkezden idare edecek düzenin kalıplarını inÅŸa etmek olmuÅŸtu. Bu doÄŸrultuda Rockefeller destekli kurulan CFR (Council on Foreign Affairs), Washington’ın dış politika kararlarına yön veren bir kuruluÅŸ oldu. 1954’te Hollanda’da baÅŸlatılan Bilderberg Toplantıları, ilk hedefini 1957’deki Roma AntlaÅŸması ile gerçekleÅŸtirdi. Bu antlaÅŸma sonrası ortaya çıkan yeni kalkınma projelerinin Avrupa’yı birleÅŸtirip askeri ve iktisadi yönlerden ABD ile bütünleÅŸtirmeye baÅŸladığı düşünülür. Bilderberg’in hedefi, kalkınma programları üzerinden dünyanın farklı bölgelerinde yeni çatılar altında ekonomik birlikler kurmaktı. Tüm bu birlikler, Amerikan ekonomisiyle daha fazla ve doÄŸrudan bütünleÅŸtiÄŸinde hedeflenen dünya düzeninin kurulacağına inanılır. Bu minvalde dünyanın tüm tabii kaynakları ve insan kaynaklarının bir noktadan idare edilmesi ve pazarlanması mümkün olacaktır. Bu yolda tam uyumlu çalışmayan siyasetçiler devrilecektir. Ä°ngiltere’de bazı baÅŸbakanların istifa ettirilmesi ve Irak iÅŸgali gibi operasyonların kararlarının Bilderberg’de alındığı iddia edilir. Brexit politikalarıyla iliÅŸkili olarak David Cameron’ın istifa ettirilme sebebi de belki gelecekte netleÅŸecektir.
Son yıllarda Bilderberg’in hedeflerini çökerten küresel ve mahalli vakalar görülmeye baÅŸlandı. Rus ekonomisinin Amerikan yanlısı oligarkların elinden çıkması, Arap Baharı Projesi’nin çöküşü, Ä°ngiltere’nin AB ile pazarlıklarında Almanya ve Fransa ile ihtilafları ve 15 Temmuz’da Türkiye’nin Avrasya jeo-politiÄŸinde yeniden ÅŸekillendirilememesi bunlar arasındadır. 2001’den beri Orta DoÄŸu’daki ateÅŸin ABD’nin en büyük ticaret ortağı Avrupa’yı tehdit eden kıvılcımlarını ve sonrasında Putin’in Rusya’daki küresel oligarkları devirmesini tartışan Amerikalılar, 2016’da Brexit’i ve AB’nin geleceÄŸini tartışmaya baÅŸladılar. Yılın ikinci yarısında bu tartışmalara Türkiye’deki darbe teÅŸebbüsü de eklendi. Bazı Amerikalılar, Rockefeller destekli dış politikaların 15 Temmuz’da darbe yediÄŸini yazmaktan imtina etmedikleri gibi “bu politikalar çöküyor mu?” diye soruyorlar. Washington’ın baÅŸkanlık seçimleri sonrasında yeni bir dış politika sahaya sürmesi bekleniyor. Ancak beklenen yeniliklerin Amerikan ekonomisi için hayati deÄŸer ifade eden Avrupa ve Çin pazarı, Orta DoÄŸu petrolleri ve Latin Amerika pazarında oligarkların nasıl bir yol izleyeceklerine baÄŸlı olduÄŸu unutulmamalıdır.
Rockefeller ve Rothschild bir kez daha İran ile petrol ortaklığına girişebilir mi? Ve AB-ABD hattındaki yüksek gerilimi düşürebilir mi?
ABD başkanlık seçimleri bir nevi demokratik anket gibidir. Vatandaşların en geniş katılımıyla ve resmi olarak gerçekleştirilen bu anketlerin sonucunda halkın kendisine dayatılan iki görüşten hangisini desteklediği görülür ve kamuoyu dikkate alınarak iktidarın iç ve dış siyasetteki adımlarına demokratik bir dış cephe giydirilir. Dolayısıyla seçim sonucunda ülkenin dış dünyada atacağı adımlara ankete katılanlar değil anketi hazırlayanlar karar verir. İşin demokratik tarafı, yeni iç politikaların ankete katılanların ekseriyetinin işaretlediği şık üzerinden uygulanacak olmasıdır. Bu durumda son seçimlerde katılımcıların çoğunun Clinton şıkkını işaretlemesine rağmen doğru cevabın (seçim sistemi icabı) Trump çıkmasıyla ülke ekonomisinin liberalden ziyade muhafazakâr modeli benimseyeceği görülüyor.
PUTİN İLE İŞBİRLİĞİ MÜMKÜN MÜ
Bir ülkenin idaresi ve dış politikası ile bir ÅŸirketin idaresi elbette farklıdır. Mr. Trump, tarih boyu her devirde para kazandıran emlak sektöründe yükselmiÅŸ ve küresel yatırımlar yapmış eski bir tacir, tecrübeli bir kurttur. ABD siyasetindeki meÅŸhur isimlerin çoÄŸu böyle kurt iÅŸ adamlarının gölgesinde yol almışlardır. ABD dış politikası eskiden beri ismi geçen ailelerin ve (petrolcü Bushlar gibi) ortaklarının küresel giriÅŸimlerini ABD ordusu ve Merkez Bankası üzerinden yönlendirme anlayışı üzerine kuruludur. EÄŸer ABD “corporatist” bir devlet ise Trump gibi bir iÅŸ adamı ile yola devam etmesi kendi çıkarlarına katkı saÄŸlayabilir. Ä°ÅŸin Avrupa ve Rusya’yı alakadar eden kısmı, küresel süper gücün yakın gelecekte Avrasya’da Bush dönemi gibi saldırgan hamlelere meyledip etmeyeceÄŸidir. Bizi alakadar eden kısmı ise corporatist ABD’nin Türkiye’nin çıkarlarıyla örtüşecek zeminde Ankara ile iÅŸbirliÄŸine giriÅŸip giriÅŸmeyeceÄŸidir. Orta DoÄŸu’yu ve dünyayı ilgilendiren kısmı da ÅŸu soruların cevabıyla alakalıdır: Stalin’in kalkınma programını finanse ederek Sovyet petrollerinin yarısını satın alan Rockefeller, Trump döneminde Putin ile benzer iÅŸbirliÄŸine imza atabilir mi? Petrol üzerinden Ä°bni Suud’u zengin eden Rockefeller bir kez daha Suudileri ABD’nin küresel düzeninde iyi bir yere oturtabilir mi? Rockefeller ve Rothschild bir kez daha Ä°ran ile petrol ortaklığına giriÅŸebilirler mi? Ve AB–ABD hattındaki yüksek gerilimi düşürebilirler mi?
CAFER TALHA ÅžEKER - KARAR
Henüz yorum yapılmamış.